Dünyaca ünlü İngiliz rock grubu Uriah Heep, geçtiğimiz günlerde gecikmeli de olsa İstanbul’daki hayranlarıyla buluştu. Yaklaşık 1.5 saat boyunca sahnede kalan grup, oldukça başarılı bir performansa imza attı. Ne de olsa 1969’dan beri müzik yapıyorlar ve bunu aşkla yapıyorlar.
Uriah Heep, gecikmeli de olsa İstanbul’u salladı! Peki oturarak rock n roll olur mu?
Geçtiğimiz hafta bugün, Living the Dream World Tour kapsamında Zorlu PSM’de Uriah Heep’i izlemek için evden heyecanla çıkmıştım. Tam mekâna yaklaşıyordum ki Facebook’ta bir duyuru gördüm. Grubun ekipmanları, gümrükte çıkan bir sorun sebebiyle vaktinde getirilememiş ve bu sebeple de konser saati 21:00’den 23:00’e çekilmişti. Eh, haliyle pek çok kişi zor durumda kaldı. Öyle ya, ertesi gün iş var ve İstanbul’da geç saatte eve dönmek büyük bir sorun. Eleştiri mesajları arka arkaya gelirken bir duyuru daha yayınlandı: “Konser yarın, 21:00’da gerçekleştirilecektir. İsteyenler biletlerini iade edebilir.” Evet, işte bu güzel bir açıklamaydı!
11 Şubat Pazartesi, saat 21:00’ı geride bırakmıştı ki sahnede ilk melodiler yankılanmaya başladı. “Grazed by Heaven”, “Living the Dream”, “Take Away My Soul”, “Rocks in the Road”, “Gypsy”, “July Morning” ve “Lady in Black” gibi sevilen şarkılarını seslendiren grup, salonu dolduran hayranlarını “bence” mest etmeyi başardı. Bu arada, salon aslında tamamen dolu değildi, ama grubu görmeye gelenler de boş değildi. Şarkılara eşlik edenler, tempo tutanlar, hatta birlikte dans edenler vardı. Ortam böyle sıcak olunca, bir öneri de grubun solisti Bernie Shaw’dan geldi…
Shaw, oturarak bir rock konseri izlemenin rock n’ roll ile pek de uyumlu olmadığını düşünüyordu. Bu sebeple de isteyen izleyicilerin ayağa kalkıp konsere eşlik edebileceğini, hatta isteyenlerin önlerdeki boşluklara gelip ayakta, hoplaya zıplaya konseri yaşayabileceğini belirtti. Bu fikirleri benimseyen yüzlerce kişi oldu. Evet, ben de zaman zaman ayağa kalkıp tempo tuttum. Neyse ki arkalardan birileri gelip de “Göremiyoruz, oturur musunuz?” gibi bir talepte bulunmadı. İlginç olurdu doğrusu.
Biraz da grubun performansından söz edeyim isterseniz. Mükemmeldi! Gitarist Mick Box, müthiş bir gitar hakimiyetine sahip. Çok temiz çaldı ve performansına eklediği el hareketleriyle seyir zevki yüksek bir şova imza attı. Tabii orkestranın geri kalanı da çok iyiydi. Solist Shaw’ın sesi adeta “kaset” gibiydi. Çok güçlüydü. Kısacası grup, ilerlemiş yaşlarına rağmen çok enerjikti, yılların verdiği birikimi en iyi şekilde kullandı ve deyim yerindeyse “Tabanca gibi çalarak” konseri tamamladı.
Bu arada Shaw, kısa süre sonra Türkiye’ye tekrar konser için gelmek istediklerini de söyledi, ama bu tip söylemler genelde gerçeklik kazanamıyor. Yine de, iyi ki geldiler ve iyi ki böyle bir gece yaşadık.
Bir de son olarak…
Bernie Shaw, konserin pazartesi günü gerçekleşmesinden konuyu açarak, “Bugünü pazartesi olarak değil, cuma olarak düşünün ve olabildiğince eğlenin,” demişti. Belki de bu sözü kafama çok taktım, zira o günden beri her günü “cuma” olarak düşünüyorum.