#İŞBİRLİĞİ
Mor ve Ötesi’ni kısa bir süre önce, bir teknoloji firmasının düzenlediği özel gecede dinleme şansım olmuştu, hem de senfonik olarak! Özel bir deneyimdi doğrusu, hatta öyle ki, bir rock grubunu deyim yerindeyse kanepede oturarak izleyen çok az sayıdaki müzik severden biri oldum.
Evdeki gibi çaldılar… Mor ve Ötesi…
Tabii böyle bir grup izliyorsanız, sanılanın aksine oturmak sizi rahat ettirmiyor, rahatsız ediyor. Bu sebeple de konserin finaline doğru grubun da daveti üzerine (E onlar da dayanamamıştı) sahne önüne toplanmış ve son şarkıları hoplaya zıplaya, eşlik ederek yaşamıştık.
Geçtiğimiz gece ise grubu bu kez Zorlu PSM’de, baştan sona “ayakta” izleme fırsatına eriştik. Bu kez senfonik de değildi. Bu da gruptan kısa bir aralıkla neredeyse tamamen iki farklı performans izlemek demekti. İyi de oldu.
“Kendimizi evimizde gibi hissediyoruz. O yüzden de evimizdeki gibi çalacağız” – Harun Tekin.
Piyano ve akustik gitar tınılarıyla başlayan konser, dakikalar geçtikçe biraz daha hızlandı, biraz daha ısıttı. Mekân neredeyse tamamen doluydu ve görebildiğim kadarıyla kitlenin büyük kısmı da “çift olarak” oradaydı. Öyle ya, Mor ve Ötesi’nin “beraber söylenebilecek” pek çok şarkısı var. Hayır, sadece kitleler olarak değil, çift olarak özellikle… Yalnız olanlar mı…
Kendi adıma konuşmam gerekirse, konsere yalnız gidenlerdenim, ancak güzel bir arkadaşlık kurabildim ben de. Hem de öyle bir anda gerçekleşti ki bu, canlı performansını en çok merak ettiğim şarkı, yani Sultan-ı Yegâh’ı birlikte dinleyebildik böylece. Gerçekten güzel bir performanstı, ancak gitardan olsa gerek (Tremolo kollu Gibson’ını tercih etmedi), solo finallerindeki efekti pek veremedi Kerem Özyeğen. Dikkatimi çeken bir diğer minik olumsuzluk ise, Harun Tekin’in vokale girerken nadir de olsa zorlandığı ve bir keresinde de sözleri unuttuğu (Hemen toparladı gerçi) an oldu.
Geçmişten günümüze pek çok şarkısını seslendiren grup, aslında pek çok şarkısının icrasını da dinledi diyebiliriz. Genel olarak seyircilerden şarkılara katılım çok yüksekti. Ben özellikle Sultan-ı Yegâh, Benim Küçük Sevgilim ve Cambaz performanslarını çok sevdim. Final şarkısı ise, ruhu titreten bir intro performansının ardından Bir Derdim Var idi. O da harikaydı.
Ha unutmadan, final şarkısından önce intro çalınırken bazı seyircilerin mekânı terk etmeye başlaması hoş değildi (Aslında çoğu konserde benzer şeyler oluyor). Belki de ilk kez Mor ve Ötesi izliyorlardı, bilemiyorum, ama Bir Derdim Var’a giriş yapılır yapılmaz pek çok seyircinin de koşa koşa geri döndüğünü gördüm. Eh, bir daha gitmezler herhalde.
Konserler bitmesin, insanlar hep bir arada olsun!
–