Rage 2 inceleme: İnanılmaz Rage’den Rage 2’ye

Rage 2 inceleme: İnanılmaz Rage'den Rage 2'ye

#İŞBİRLİĞİ

İlk Rage’i oynadınız ve beğendiniz diyelim, ya da ilk Rage’i oynamadınız, ama Rage 2’yi merak ediyorsunuz… Fark etmez, iki durumda da Rage 2’nin açık dünya FPS tutkunu oyunculara hitap edebildiğini söyleyebiliriz. Gerçi bunu en baştan beri yapımcılar da söylüyor.

Rage 2 inceleme: İnanılmaz Rage’den Rage 2’ye

İlk Rage’in duyurusunu hatırlıyorum da, tanıtım videosu inanılmaz görünüyordu. Devasa bir dünyadan söz ediliyor, ekrana yansıyan karakterlerin tasarım detayları “yok artık” dedirtiyordu. John Carmack, “Megatexture” isimli yeni teknolojiyi entegre ettiği id Tech 5 motoruyla artık oyundaki hemen her noktanın farklı tasarlanabildiğini, böylece tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi sayısız farklı detayla karşılaşacağımızı müjdelemişti…

Megatexture teknolojisini bir kenara bırakırsak Rage, aslında oynanış sistemi olarak yenilikçi bir oyun değildi. Neredeyse açık dünya tasarım ve araç kullanabilirliği gibi detaylar id Software için “ilk” anlamını taşısa da, çok daha gelişmiş örnekler çoktan hazırlanmıştı. Yine de özellikle görsel kalitesi ve aksiyon yüklü atmosferi için heyecan ibrelerini tavana çıkarabilmiş bir oyundu, ama…

Rage 2 inceleme: İnanılmaz Rage'den Rage 2'ye

Rage satışa sunulur sunulmaz, o “büyük” problemi de acı bir sürpriz olarak karşımıza çıktı. Özellikle AMD ekran kartı kullanan oyuncular, Megatexture kaynaklı olarak kaplamaların geç yüklenmesi başta olmak üzere çeşitli performans sorunlarıyla karşılaştı ve daha sonra yamalar hazırlansa da problemlerin %100 olarak üstesinden gelinemedi. Megatexture’un mevcut teknolojik imkânlar için fazla gelişmiş olduğunu (Disklerin yetersiz okuma yazma hızı ve işlemcilerin yetersiz performansı gibi) ve bu sebeple de stabil çalışmadığını belirtenler olduğu gibi, oyunu çöp tenekesine fırlatanlar da az değildi.

Rage’in geri kalanına baktığımızda ise, iyi bir atmosferi, eğlenceli bir oynanışı vardı, ama senaryo tarafı zayıftı. Bir de, hikayeyi tamamladıktan sonra, yan görevleri yaparak oyuna devam edilemiyordu. Tekrar sıfırdan başlamak gerekiyordu ve bu da sıkıcıydı.

Carmack, Rage’i aslında üçleme olarak düşünmüştü, ancak ilk oyundaki sorunlar sebebiyle Rage 2 ve 3’ün iptal haberi geldi. Derken, Carmack da id’den ayrıldı ve Rage herhalde sonsuza dek karanlığa gömüldü, diyorduk ki…

Yıllar sonra Rage 2’nin duyurusu geldi! İlk oyundan farklı ve bu kez ana geliştirici koltuğunda Avalanche Studios’un oturduğu, yine bu stüdyonun açık dünya motoru Apex’in kullanıldığı bir oyun. FPS mekanikleri ve yakın mücadeleler mi? Orada da id Software’ın tecrübelerinden yararlanıldı.

Velkam tu Rage tu… Rage 2’yi oynamak için evvela Rage 1’i oynamak şart mı? Hayır, şart değil.

İlk oyundaki maceraların yıllar sonrasında, farklı bir karakterle, farklı bir noktadan adım atıyoruz Rage 2’ye. Rage 1’den farklı olarak, oyun başlar başlamaz ister kadın, isterseniz de erkek karakter seçebiliyorsunuz. Bir Ranger’sınız, yani artık nesli tükenmekte olan ve büyük umutlar bağlanan savaşçılardan sonuncusu. Yapmanız gereken ise, kıyamet sonrası dünyada kurulan yeni düzeni en yaşanılabilir hale getirebilmek için kötü adamları ve tabii ki mutantları ortadan kaldırmak. id Software stilinde, kısa ve öz. Ha tabii ki etrafta bulacağınız PDA’lerden envanterinizdeki verilere kadar pek çok senaryo detayı var, ama okumak zorunluluğunuz yok.

Dolayısıyla “Rage 2’nin hikâyesi nasıl?” sorusuna ilk cevabımız: Bu oyunda hikâye önceliği yok. Aksiyon önceliği var.

Bu kez açık dünya

Oyunun ilk Rage’e kıyasla en büyük farkı, bu kez tamamen açık dünya olarak tasarlanmış olması. Dolayısıyla gezip görülecek, keşfedilecek çok yer var. Tabii haritanın büyük olması, mekân çeşitliliğini de beraberinde getirmiş. İlk Rage’de sarı, turuncu, kahverengi tonları ağır basarken bu oyunda çöller de var, kurak topraklar da, sulak yerler de, yeşil ormanlar da… Tabii bunda Avalanche Studios’un Apex açık dünya oyun motorunun da payı büyük. Aslında bu kısım, benim için bir de hayal kırıklığı anlamını taşıyor. Neden mi? Kısaca anlatayım…

Rage 2: id Software oyun motorunun kullanılmadığı ilk id Software oyunu

Evet, geçmişe şöyle bir baktığımızda, id Software yapımlarında “oyun motoru”nun çok önemli olduğunu, genellikle de her oyunla birlikte yepyeni teknolojilerin sektöre kazandırıldığını görürüz. Bu kez ise durum farklı. Bir id oyun motoru yerine, Apex motorunu görüyoruz. Gerçi id Software’ın Rage 2’nin geliştirilmesi için Avalanche Studios’la anlaşmasının temel sebeplerinden biri de bu: Hem iyi bir açık dünya oyun motoruna sahipler hem de ilgi çekici açık dünya oyunlar yapabiliyorlar.

Ama burada da bir id Software hayranı olarak şu soruyu sormak istiyorum: “Rage 2’yi yapabilmek için id Tech dışında bir motor şart mıydı? Aynı zamanda teknoloji de geliştiren bir şirket olarak id Tech 7’yi yeniden düzenleyemezler miydi?” Ha tamam, belki geliştirme süreci uzardı, ama en azından yüzde yüz id oyunu olurdu bu.

Eh, madem böyle oldu, isterseniz biraz da motorun sunduğu performanstan, görsel detaylardan söz edeyim…

İlk Rage’e kıyasla ana karakter tasarımları o kadar da hoşuma gitmedi aslında. Rage’teki karakter detaylarını ilk kez gördüğümüzde çok şaşırmıştık, çünkü çok detaylıydı. Rage 2’de ise daha rengarenk, ince işçilik tarafında biraz kolaya kaçılmış karakterler var.

Açık dünya tasarımı genel olarak başarılı. Hele bazı anlar ışık ve gölge detaylarıyla da birleşince çorak araziler çok iyi görünüyor. Tabii aksiyona girmek de bir o kadar keyifli hale geliyor. Ormanlık araziler de bana ilk Crysis’i beklerken hayalini kurduğum ortamları hatırlattı. İç mekan tasarımları da yer yer iyi, ama yer yer fazla boş ve özensiz. Kendini tekrar eden tasarımlar da bazen sırıtıyor.

Silah ve araç tasarımları genel olarak iyi. Karakter animasyonları genel olarak başarılı. Fizikler ise böyle bir oyun için bence zayıf kalmış. Sırf patlamalardan ibaret bir oyun olmamalıydı Rage 2. Yıkılabilir çevre faktörü (Battlefield’a benzer olsaydı mesela) sayesinde çok daha zevkli bir oyun olabilirdi.

Gelelim oynanış detaylarına, aksiyona

Aslında bu konuya başta değinmek gerekirdi ya, neyse. Rage 2’nin ilk saatleri sıkıcı ve yer yer güçsüz oluşunuz sebebiyle sinir bozucu diyebilirim. Tabii siz bölge keşfettikçe, görev tamamladıkça ve öldürdükçe de hem tecrübe kazanıyor hem de silahlarınızı geliştirebiliyorsunuz. Öldürdüğünüz adamlar ve mutantların üzerinden düşenler, ayrıca çevreden topladıklarınız çok önemli. Envanterinize giderek silahların kapasitelerinden kendi yeteneklerinize, gelişmiş atış modlarından özel güçlerinize kadar pek çok detayı yavaş yavaş unlock edebiliyorsunuz ve oyunun keyfi de böylece artıyor.

Rage 2’de karakterimizin pek çok özel gücü var. Örneğin, karşınızdaki düşmanı Darth Vader gibi tek hareketle metrelerce uzağa fırlatabilir, çift zıplayabilir, ördüğünüz duvarın ardında bir süreliğine saldırılardan korunabilir, wingstick ile siper arkasındaki düşmanlarınızı ortadan kaldırabilir, hızlı şekilde sağa sola ya da öne arkaya hareket ederek saldırılardan kaçabilirsiniz. İşte tüm bu yetenekleri elde ettiğinizde de sıcak çatışmalar çok yönlü ve çok eğlenceli geçiyor. Tekrar tekrar oynamak istiyorsunuz.

Yaptığımız görevler ise genellikle şurayı ele geçir, şu yaratığı öldür, mutantların olduğu bölgedeki yumurtaları temizle gibi görevler. Bunların dışında, yan görev olarak birilerini aramaya çıkabilir, başına ödül konanları öldürebilir, yarışabilir, göktaşlarını araştırabilir ya da Mutant Bash TV’de vakit geçirebilirsiniz.

Tabii oynanışta araçların da payı büyük. İrili ufaklı pek çok araç var. Evvela Phoenix isimli aracımızla yola çıkıyoruz, ki aynı zamanda birkaç kelime konuşuyor da. Bazen etrafta terk edilmiş arabalar ve motosikletler bulabiliyoruz. Bazen de gerçekten kıymetli olduğunu düşündüğünüz araçlara denk gelebiliyorsunuz. Eğer bunları garajınıza götürürseniz, bundan sonra hep kullanabiliyorsunuz. Bir de uçan aracımız var, ki onu hikâyenin sonlarına doğru alıyorsunuz.

Araç kontrolleri fena değil, ama araçların sesleri gerçekten kötü. Uzun yolda gittiğinizi düşünün. Bir süre sonra aynı ses tonu yüzünden başınız ağrıyor. Öte yandan, motosikletlerin kontrolü de zor olmuş. Mecbur kalmadıkça tercih etmedim.
Bu bölüme son olarak, araçlarınızın da görünümünü, silahlarını ve özelliklerini düzenleyebiliyorsunuz.

Hadi Co-op yok, multiplayer da yok, peki ya müzikler niye yok?

Evet, Rage 2, yalnızca tek kişilik oyun üzerine tasarlanmış bir açık dünya FPS oyunu. İlk oyunda online seçenekler de vardı, ama pek başarılı değildi. Bu yeni oyunda en azından bir Co-op modu güzel olurdu diye düşünüyorum, ama yapımcılar düşünmemiş demek ki.

Müziklere gelirsek… Mick Gordon diye bir adam var, biliyorsunuz. Son dönemde pek çok Bethesda – id oyununda çalıştı ve özellikle Doom 2016’ya yaptığı müziklerle zirveye çıktı. Eh, böyle adamlar varken, ibre bu kadar yükseğe fırlamışken Rage 2’de de benzer şeyler bekliyor insan. Ne yazık ki Rage 2’nin müzikleri hiç ilgimi çekmedi, ki hatırlayamıyorum bile.

Son sözler…

Rage 2, eğlenceli bir FPS oyunu. Avalanche, en iyi bildiği işi yapmış ve genel olarak başarılı bir açık dünya sunmuş. id Software da silahlı mücadelelerdeki deneyimini aktarabilmiş ve ortalama bir oyun çıkmış ortaya.

Evet, iyi bir hikâye zaten beklemiyorduk, ama en azından id’in kendi oyun motoru kullanılmalı, en azından bir co-op oyun modu da olmalıydı.

Sonuç olarak, abartmaya gerek yok. İndirime girdiğinde alıp oynamanızı öneririm.