FPS türü korku yapımı Dying Light, Resident Evil ve Dead Island gibi oyunlara göre, “gerçekçilik” bakımından son derece üst seviyedeydi. Dying Light: The Following de bu geleneği devam ettiriyor.
Resident Evil ve Dead Islang gibi oyunlar, pek çok zombi türü ihtiva etmelerine rağmen; neredeyse süper kahraman olarak nitelendirebileceğimiz karakterleriyle, aksiyon tadını gerilime tercih etmeleriyle ünü. Ne de olsa kahramanlarımız her türlü akrobatik hareketi gerçekleştirebiliyor, inanılmaz silahlar kullanabiliyor.
Dying Light ise bambaşka bir dünya. Oyunda, saklanmak, araba ve envai çeşit araca atlayıp kaçmak ön planda. Tam randımanlı, yorulmadan koşmayı öğrenmeniz bile zaman gerektiriyor.
The Following’de de başarılı öncüsünün temel etkenlerinden vazgeçilmemiş. Olabildiğince kaçın, saklanın ve sadece mecbur kaldığınızda savaşın.
Video oyununun konusu ise ilginç: Yapım, ana oyunun sonundan birkaç hafta sonraki olaylarla vuku buluyor. Baş karakterimiz Kyle Crane, zombie enfeksiyonunun tam ortasında, virüse karşı bağışık kişilerle dolu bir kasabayı araştırmaya karar veriyor. Baş karakterimiz, pek de derin bir figür olmasa da, hikaye dolu dizgin ve heyecan dolu. Özellikle bağışıklıkların kökeni tam bir sürpriz olarak karşımıza çıkıyor.
Oyunda, araç kullanama becerileriniz de gelişmiş. Her türlü aracı kapsamlı bir şekilde tamir veya upgrade edebiliyorsunuz. Buggy sürüşleri, Mad-Max tarzı bir keyifle buluşturulmuş.
Sadede gelirsek, oyun ön incelemede 8<5/10 puanına layık görülebilir. Türün müdavimlerine, bu DLC paketini gönül rahatlığıyla öneriyoruz.