Plastik panellerle giydirilmiş, çelik uzay kafes şasiye sahip olan Renault Twizy, markanın 2001 yılında satışa sunduğu, üstü kapalı scooter Fulltime’dan izler taşımakla beraber, sınıfında yeni ve cesur bir model olarak karşımıza çıkıyor.
Ülkemizde bulunmamasına rağmen, yurtdışında küçük üreticiler tarafından yıllardır üretilmekte olan küçük/ elektrikli şehir içi otomobillerine büyük bir marka tarafından sunulan alternatif bir model olduğunu da söylemeliyiz.
Renault Twizy’nin sürücü koltuğuna oturulduğunda ise sade bir kokpit sizi karşılıyor. Araçta Renault’nun diğer modellerinden aşina olduğumuz direksiyon simidi ve sinyal kolları bulunurken, ön göğsün altında bulunan el freni, çalınma riskini önlemek adına, kontak anahtarını yerine takmadan boşaltılamıyor. Dijital gösterge ekranında ise kalan enerji yüzdesi ve anlık menzil gibi tüm hayati bilgiler eksiksiz olarak yer alıyor. Direksiyonun sağında bulunan torpido gözü kıymetli eşyalarınız düşünülerek kontak anahtarı ile kilitlenebilecek şekilde tasarlanmış. Aynı şekilde solda bulunan kapaklı göz kilitli değil ve içinde çeşitli telefonları şarj edebileceğiniz kablolar bulunuyor ancak sürüş esnasında telefonunuza kolayca ulaşmanızı sağlayan bir göz bulunmaması önemli bir eksiklik.
Hidrolik desteği olmayan direksiyon sistemi park manevraları sırasında biraz sert olabiliyor. Ayrıca, Twizy’de arka cam bulunmadığından, arka görüş için yan aynalarla yetinmek durumunda kalıyorsunuz. Bunların yanında servo desteği ve ABS bulunmayan fren sistemi dozaj açısından sürücüye güven verirken, ESP sisteminin bulunmaması önemli bir eksiklik olarak göze çarpıyor.
Sürüş esnasında sürücünün rüzgardan fazla etkilenmemesi için tasarlanmış olan gövde, yolcuya aynı konforu sunamıyor. Bu durum aynı zamanda, sıcak günlerde ve sıkışık trafikte Renault Twizy’nin içinde biraz bunalmanıza yol açıyor. Yağmurlu günlerde ise aksesuar olarak satılan yan camları kullanmanız tavsiye ediliyor. Ayrıca ön camda buğu giderici rezistanslar bulunuyor. Eğer yağmur altında kalmak sizin için problem değilse, Twizy için hiç problem değil. Kokpitteki tüm malzemeler kolayca silinebilmesi düşünülerek tasarlanmış. Bu durum aslında koltukların neden bu kadar konforsuz olduğunu da bize açıklıyor. Yan camların olmaması ise aracın konsepti düşünüldüğünde makul karşılanması gereken bir durum çünkü yan cam, cam motoru ve mekanizmasını beraberinde getirirken, bu durum kapıların ağırlaşmasına ve tasarım özgürlüğüne mal oluyor.
Şarj etme konusuna gelindiğinde ise kapalı garajınızın olması büyük bir avantaj olarak ortaya çıkıyor. Twizy’nin pilleri 3,5 saatte doldurulabiliyor.
Sonuç olarak, Twizy, tasarım konseptinin getirdiği dezavantajlara rağmen, kullanırken sürücüsünün yüzünde daima bir gülümsemeye sebep oluyor. Özellikle go-kart benzeri yol tutuşu insanı çok eğlendiriyor. Eğer hayatınız şehir içinde yoğun trafikte geçiyorsa, Twizy mutlaka değerlendirilmesi gereken “çevreci” bir seçenek Caddelerde ilgi odağı olmak da cabası…