Microsoft tarafından düzenlenen 6 Mart “Play It Safe” kampanyası kapsamında açıklanan verilere göre, korsan yazılım kullanımı kişiler ve kurumlar için özellikle bilgi güvenliği açısından, son derece ciddi risklerin alınması anlamına geliyor.
Kişisel bilgisayarların yaygınlaşmasıyla beraber, bazı kurumların ve bireysel kullanıcıların maddi kazanım olarak gördüğü korsan yazılım kullanımı, beklenmedik birçok zarara yol açıyor. Her üç kullanıcıdan biri için, Malware (Malicious Software) adı verilen kötü niyetli yazılımların cihazlara zarar vermesi ve kullanıcı verilerine erişim riski söz konusu oluyor.
Microsoft Türkiye Telif Hakları Müdürü Ozan Öncel korsan yazılım kullanımı ile ilgili olarak; “Kişilerin ve kurumların orijinal yazılım tercih etmesi, Malware ve benzeri tehditlere karşı korunabilmeleri için çok önemli. Araştırma sonuçları gösteriyor ki korsan kullanımının riskleri ve vereceği zararlar, tekrardan bilgileri korumak ya da düzeltmek için çok daha büyük yatırımlar gerektiriyor. Telif haklarının etkin bir şekilde korunması tüketicilere, kurumlara ve hükümetlere özellikle güvenlik açısından çok daha büyük fayda ve geri dönüş sağlıyor. Siber suçların büyük çoğunluğu, orijinal yazılım kodlarının Malware yazılımlardan etkilenmesinden kaynaklanıyor. Kötü amaçlı yazılımlar, kullanıcının tüm tuş kullanım işlemlerini kaydetme yetisine sahip. Siber korsanların suç aleti olan virüslü bilgisayarların mikrofon, kamera ve uzaktan erişim özellikleriyle kişisel ve kurumsal olarak verebileceği zararlar ise tartışılmaz. Dolayısıyla orijinal yazılım kullanımı güvenlik sorunlarını önlemek için son derece önemli” dedi.
Kamu, akademi ve özel sektör temsilcileri de korsan yazılım kullanımının yol açabileceği olumsuzluklar üzerine görüşlerini paylaştılar.
TBMM Bilişim ve İnternet İhtisas Komisyonu Başkanı Necdet Ünüvar ise konuyla ilgili olarak; “Fikri ve zihni çaba ile emeğin ürünü olan bilgisayar programları ve yazılımlar; ‘Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ kapsamında korunan önemli fikri haklardandır. Bilişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, küresel ölçekte bilişim tabanlı ekonomik ve sosyal gelişmeler ile e-dönüşüm süreçleri fikrî hakların önemini giderek artırmaktadır. Fikri mülkiyet haklarının, uluslararası alanda korunmaya ihtiyacı vardır ve bu hakların etkin olarak korunmadığı ülkeler, yatırımcılar için riskli sayılmaktadır. Bir ülkede, bilişim üretiminin, yeni teknolojiye dayalı yatırımların ve AR-GE faaliyetlerinin gerçekleştirilmesinin ön şartı, fikri hakların korunması ve haksız rekabetin önlenmesidir.”
“Teknoloji yoğun sektörlerde, yabancı yatırımlardan beklenen know-how transferinin ve piyasada rekabet seviyesinin artırılması için de fikri mülkiyet haklarının korunması önemlidir. Bu konudaki uygulamalar, ekonomik ve ticari ilişkilerden, uluslararası arenadaki politik kararlara kadar pek çok alanı etkilemektedir. Fikri haklar, uluslararası hukuka uygun olarak korunmalı ve haksız rekabetle caydırıcı bir şekilde mücadele edilmelidir. Ayrıca suçla etkin mücadele için, orijinal ve güncel yazılım kullanılması konusunda toplumun bilinçlendirilmesi de gerekmektedir. Bilişim sektörü yüksek istihdam potansiyeli ve yarattığı katma değerle ekonominin yeni kalkınma gücü olarak değerlendirilmektedir. Özellikle yazılım sektörü, düşük yatırımla yüksek istihdam ve katma değeri yaratan bir sektör olması itibarıyla, ekonominin büyümesi, toplumsal refahın sağlanması, işsizliğin azaltılması, güvenilir ve sürdürülebilirekonomik dinamiklerin yakalanması, dijital uçurumdan kaynaklanan olumsuzlukların giderilmesi ve bilgi devrimine yetişilmesi açısından ve elbette Türkiye’nin 2023 vizyonu çerçevesinde büyük bir öneme haizdir” dedi.
Sabancı Holding Kurumsal Bilgi Teknolojileri Yöneticisi Güngör Kaymak, yasal yazılım kullanımı ile ilgili olarak; “Teknolojinin kurumsal ve bireysel hayatlarımızın ayrılmaz bir parçası olduğu ve geleceğimizi şekillendirdiği bir dönemden geçiyoruz. Her gün yeni bir cihaz veya uygulama yaşamımıza daha önce aklımıza gelmeyen kolaylıklar getiriyor. Bu değişime olanak sağlayan en önemli bileşenlerden biriyse, hiç kuşkusuz yazılımdır. Kullandığımız yazılımlar, yaşamımıza değer katmaktadır. Bu değerin karşılığı olarak edindiğimiz her türlü üründe olduğu gibi, yazılımı geliştiren firmaların emeğine saygı göstermek, bedeli karşılığında yasal yollardan edinmek ve haksız rekabete yol açmamak temel ilke olmalıdır. Topluluk olarak yazılım varlıklarımızı en doğru şekilde yönetmeye çalışıyoruz. İhtiyacımız olan çözümleri lisanslı olarak kullanıyor, teknolojinin getirdiği olanaklardan en üst seviyede faydalanırken, sürdürülebilir gelişim için ekosistemimizde üzerimize düşen yükümlülüğü yerine getirdiğimize inanıyoruz” dedi.
Probil Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Hamdi Atalay ise telif haklarının önemine değinerek; “Telif hakkı, emeğin korunması açısından bir ahlaki konu olduğu gibi haksız rekabetin önlenmesi ve emeğin karşılığını bulması açısından da son derece önemli bir ekonomik olgudur. Dolayısıyla ihlali halinde bir ahlaksızlık ile birlikte ekonomik kayıplara neden olan bir suç söz konusu olmaktadır. Günümüzde özellikle yazılım alanında yoğun olarak karşılaşılan telif hakkı ihlalleri, bu alanda yatırımların ve sektörün gelişiminin önündeki en önemli engellerden biri olarak ortaya çıkan ve mutlaka önlenmesi gereken bir durumdur. Bu konu sektör açısından bir sorun oluşturduğu gibi siber güvenlik açısından da önemli bir risk oluşturmaktadır” dedi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Yar. Doç. Dr. Leyla Keser Berber bilgi güvenliğinin önemine atıfta bulunarak; “Bireylerin ve kurumların kaçak veya korsan yazılım kullanmaları ülke ekonomisine ve makro ölçekte dünya ekonomisine verdiği zararın ötesinde, bilgi güvenliği ve siber güvenli açısından da önemli problemlere yol açmaktadır. Korsan yazılım kullanan kurumlar veya bireyler, ancak lisanslı ürün kullanıcılarının istifade edebildiği yazılımda yapılan güncellemeler veya yamalardan haberdar olamamaktadır. Bu güncelleme ve yamalar ise ister kişisel bilgi güvenliği ister kurumsal bilgi güvenliği anlamında son derece önem taşımaktadır. Söz konusu bu yama ve güncellemelere sahip olmayan bilgisayarlar ihtiva ettikleri bilgi güvenliği açıkları dolayısıyla robot veya zombi bilgisayar olabilmekte veya bu açıklardan istifade eden trojan gibi zararlı yazılımlar sonucunda her türlü verinin başkalarının eline geçmesi veya sair bilişim suçlarının işlenmesinde araç olarak kullanılmaktadırlar” dedi.
Araştırma çerçevesinde düzenlenen sahte yazılım deneyimi konulu tüketici anketine göre katılımcıların yüzde 45’i, korsan yazılımın bilgisayarlarını yavaşlattığını ve yazılımı kaldırmak durumunda kaldıklarını söyledi. Yüzde 48’lik bir kesim sahte yazılım kullanımı nedeniyle veri kaybından endişe duyduklarını belirtirken, yüzde 29’u ise kimlik hırsızlığı ile ilgili risklerden dolayı tedirgin olduğunu belirtti.
IDC, aynı zamanda, işyeri ekosistemleri içinde, güvensiz yazılımların tespiti için kurumsal bilgisayarlarda yapılan son kullanıcı yazılım yüklemeleri üzerine de bir araştırma gerçekleştirdi. BT yöneticilerinin yüzde 38’i şirketlerinde ek yazılımlar kullanıldığını kabul ederken, çalışanların yüzde 57’si de şirkete ait bilgisayarlara kişisel yazılım yüklediğini itiraf etti. Katılımcıların sadece yüzde 30’u iş bilgisayarlarında yüklü yazılımın sorunsuz çalıştığını belirtirken, BT yöneticilerinin yüzde 65’i kullanıcı tarafından yüklenen yazılımın, kurumun güvenlik risklerini artırdığına katıldığını söyledi. Kullanıcı tarafından yüklenen yazılımın, güvenli bir ağ yönetiminde risk teşkil edeceği de katılımcılar tarafından belirtilen görüşler arasında yer alıyor.