#İŞBİRLİĞİ
Eric Hollaway, büyüleyici sesi ve performansıyla Doom Eternal’in kalitesine kalite kattı. Peki bu çalışma nasıl ortaya çıktı? İşte detaylar!
Doom Eternal, şimdiden “Tüm zamanların en iyi FPS oyunlarından bir tanesi” olarak nitelendiriliyor. Tabii bunda yalnızca harika oynanış yapısı ve görsel kalitesi değil, aynı zamanda kaliteli müzikleri ve seslendirmelerinin de payı büyük. Oyundaki en etkileyici anlardan biri, ilk bölüm olan Hell on Earth’ün finaline doğru girdiğimiz şeytani yapı ve duyduğumuz sesti. İşte o sesin sahibi Eric Hollaway ile bir röportaj gerçekleştirdik. Eric’in oldukça etkileyici bir sesi var ve buna “bass ses” de deniyor. Yani oldukça düşük vokal aralığında seslendirme yapabiliyor, şarkı söyleyebiliyor. Aşağıda paylaştığımız video itibarıyla da sesi ve performansı hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.
– Oktavist olduğunu ilk ne zaman keşfetmiştin? Eric Hollaway
“Oktavist” tabirini ilk kez yaklaşık 7 sene önce duymuştum. YouTube’taki videolarımdan birinin altına yorum yapılmıştı. Daha evvel bu tabiri duymamıştım. Bunun üzerine bir araştırma yapmak istedim ve adeta Google’da bile bir şey yoktu. Bunun üzerine ben de videomun altına yorum yapan kişiye yazmıştım ve o da bana Facebook’taki “Octavism, Basstronomy, Choral” grubunun linkini vermişti. Bu adamlar “bass sesinin” birer ansiklopedisi gibi, inanılmaz adamlar. Dolayısıyla bu konuda bilgi arayanlar için Facebook sayfasını ve www.oktavism.com adresini tavsiye ederim. Eric Hollaway
– Sesin sebebiyle gündelik yaşantında karşılaştığın ve unutamadığın bir anından bahseder misin?
En unutulmaz deneyimlerimden bir tanesini 14-15 yaşımdayken yaşamıştım. Babam, gerçekten oldukça derin bir ses sahipti, şu an benim sahip olduğum kadar değil, ama ben o yaşlardayken muhtemelen duyduğum en derin seslerden biriydi. Her zaman öyle bir sese sahip olmak istemiştim ben de. Yine de, 14-15 yaşındayken de derin bir sese sahiptim.
Hatırlıyorum da, o zamanlar hepimizin kullanabilmesi için mutfak duvarımızda bir telefonumuz vardı, bu tabii ki cep telefonlarından çok önceydi. Babamın arkadaşları ne zaman onu arasa ve telefona ne zaman ben çıksam, sesim sebebiyle ilk başta beni o sanıyorlardı ve ben de hemen “Babamla mı görüşmek istiyorsunuz, bekleyin, onu getireyim” diyordum. Bu çok eğlenceliydi ve unutulmaz deneyimlerim listemde üst sıralarda yer alıyor.
– Doom serisiyle ilk nasıl tanışmıştın?
Doom serisiyle ilk olarak 90’ların ortalarında tanışmıştım. Ben 20’li yaşlarımdayken kardeşlerimle bir Atari 2600 konsol almıştık. Çocukluk dönemimde başlayan video oyun sevgim, 30’lu yaşlarıma kadar devam etti. Doom, fantastik detay sunan oyunlardan bir tanesiydi. Bir shooter idi ve pek çok shooter’da olduğu gibi hareket ediyor, yaratık avlıyor ve hayatta kalmaya çalışıyordunuz. Seriyi en başından beri bildiğim için bu da onu benim adıma özel yapıyordu.
Ve şimdiye geldiğimizde, Mick Gordon, Doom Eternal’de yer almam ve dolayısıyla serinin bir parçası olmam için iletişime geçti ve ben de Doom efsanesinin bir parçasıyım artık. Bu çok havalı.
– Doom Eternal için hazırlanan koroya nasıl dahil oldun?
Tüm soundtrack’i henüz duymadım ve Mick’in benim çalışmalarımı koro ile miks yapıp yapmadığı konusunda emin değilim. Doom Eternal korosunu biliyordum, Mick bana bundan ve Teksas’ta buluştuklarından söz etmişti. Biz aslında bir kez telefonla konuştuk ve koroda yer almadım. Benimki aslında Mick ile bir solo projeydi, birkaç versiyonu olan bir proje. Aşağı yukarı böyleydi. Eric Hollaway
– Peki kayıtları nasıl yaptınız?
Bu çalışmayı evimdeki stüdyomda kaydettim. Profesyonel bir seslendirme sanatçısı olarak yıllardır tam zamanlı işlerimi böyle hallediyorum. Mick bu konuyla ilgili benle konuştuğunda, bana sözleri yolladı ve farklı ses ölçülerinden bahsetti, daha önce de söylediğim “uuuu-aaaa-uuuuu” gibi.
Ona sözlerin hangi dilde olduğunu sormuştum, çünkü okuduklarım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bu, oyun için hazırlanan bir dildi ve Mick, nasıl hareket etmem konusunda bana bazı referanslar vermişti. Pek çok kişi bana “Bunlar ne anlama geliyor?” diye soruyor, ama ben de bilmiyorum. Özel sınırları vardı, ama bana yaratıcı bir özgürlük de verdi. Sonuç olarak, işe yarar bir iş oldu.
Bu şarkıyı kaydettiğimde, oyunun neresinde ya da nasıl bir şekilde kullanılacağı hakkında bilgim yoktu. Mick bana herhangi bir bilgi vermemişti., ama bence oyunda yaptığı şey harika oldu. Yaratıkların ya da silahlarla ateş etmenin olmadığı bir yerde, katedral gibi bir yerde şarkıyı sunması harikaydı. Genel olarak bu harika bir sunum oldu. Bu, bana Gran Turismo deneyimlerimi de hatırlattı. Bazen oyuna girer ve yarışma derdinde olmadan hareket eder ve harika müzikleri dinlerdim. Dolayısıyla en azından Doom Eternal’in bu sakin ve güvenli kısmında bile hatırlanacak olmam harika. Sanırım insanlardan bu yönde aldığım mesajlar da bunu kanıtlıyor, ama biliyorsun, Mick’in vizyonuydu bu. Yani evet, o adam olmaktan dolayı memnunum.
– İnançlı biri olarak, böyle bir oyunda çalışmak nasıl bir duyguydu? y
Benim için en iyi ve en kolay cevap şu: Her şeyden önce, inançlarım bir yanda, işim de başka bir yanda. İkisi de farklı şeyler. Bir video oyununda çalışmam istendi ve bunun sonucunda para kazandım. Bu, bana Tanrı’ya olan inancım konusunda zarar vermedi. Bu ticari bir iş ve ben de yeteneklerimi kullandım. Ama şunları da söylemem gerekir ki, eğer sövme ya da cinsellik olsaydı bu işi kabul etmezdim. Mick’e acaba düzenlemeler yapabilir miyiz diye sorardım. Ama sonuçta bu dil, oyun için uydurulmuş bir dildi ve ben de bir sanatçı olarak işimi yaptım. Bir seslendirme sanatçısı olarak, inancım gereği daha önce kabul etmediğim pek çok iş oldu.
Röportaj için teşekkür ederim. Sesimi oyunda duymaktan mutlu olan herkese teşekkürler. Umarım sesimi ilerleyen günlerde başka çalışmalarda da duyarsınız, bunu umalım.
Kendinize iyi bakın ve hoşça kalın!