Saatlerinizi harcayıp, emek veriyor, blog yazıyor ve blog’unuzdaki yazıların paylaşılmasını istiyorsunuz. Fakat beklediğiniz kadar geri dönüş ya da tepki göremiyorsunuz. Bu, büyük ihtimalle yazmak konusundaki motivasyonunuzu zedeliyor ve bir süre sonra, ayda bir güncellenen, kısa paragraf, bol fotoğraflı bir formatın kuyusuna düşüyorsunuz. Peki bu durumu nasıl değiştirebilirsiniz?
Üretim (Production)
Kısa vadede beklediğinizi bulamasınız da, üretici olmak zorundasınız. Hem, teknik anlamda sürekli güncellenen blog’ların Google aramalarında üst sırada çıkması, hem de her gün güncelleneceği bilinen bir blog’u ziyaret etme alışkanlığının ayda 3-5 keş güncellenen bir blog’a kıyasla daha fazla olması nedeniyle, üretken olmanız çok önemli. Tabii üretken olmak demek, yazmak için yazmak demek değil. Mutlaka yazmaktan hoşlandığınız şeylerden bahsetmeli, yazılarınızı özenli ve detaylı bir şekilde hazırlamalısınız. “Wall of text” tabir edilen uzun yazılardan hoşlanmayanlar için de, görsel ve videolardan oluşan, kısa paragraflarla süslenmiş, okunması kolay post’lar düzenleyebilirsiniz.
Promosyon (Promotion)
Promosyon çok önemli. Sosyal medyayı, sözlükleri, arkadaşlarınızı, ailenizi, iş çevrenizi, hatta mail adresinizi bile blog’unuzun promosyonu için kullanmalısınız. Bu noktada önemli olan, insanları sıkmadan, sevdiklerinizi yormadan, tekrara düşmeden ve spam boyutuna varmadan reklam yapabilmek. Bunun için yaratıcı çözümler üretmek kadar -0535’li bel fıtığı uzmanının tüm şehri kendi reklamı ile kaplaması gibi- standart yöntemlere de yönelebilirsiniz. Google reklamları, Facebook reklamları, aktif Twitter kullanımı, soru / cevap siteleri, forumlar vs. Bunların hepsi işinize yarayacaktır. Reklamda klasik mecralar kadar, farklılık da ses getirir. İçeriğiniz kadar, onu tanıtma biçiminiz de farklı olursa, bu kendi başına konuşulmaya değer olur. Sıkıcı bir şeyse kolay kolay fark edilmez.
Konumlandırma (Positioning)
Blog’unuzun teması, adı, logosu, tagline’ı ve içeriği belli bir dil bütünlüğüne sahip olmalı. Yazılarınızla kime ulaşmak istediğinizi bilmelisiniz. Burada hedef kitlenizi seçmek kadar, hedef kitlenize ulaşma biçiminiz de “konumlandırma” başlığına giriyor. Mesela, yüzlerce moda ve makyaj blog’u arasında yer alıp, diğerleri ile ortak bir hedef kitleye hitap edebilirsiniz. Ama yazılarınızın odak noktası, kişisel deneyimden çok, bilimsel verilere dayanırsa bu konumunuzu ve takipçilerinizin yaklaşım biçimini de doğrudan etkiler. Moda ve makyaj blogları içinden daha kolay sıyrılır, aynı konu başlığı altında içerik üreten “nadir bulunan türde” bir yazar olursunuz.
Bilinir Olma (Publicity)
Bu, promosyon ile aynı şey değil. Bilinir olmak, bir alanda akla gelen ilk örnek olmak demek. Tüketim ötesi müşteri denen, bir şeyleri satın alma eğiliminden uzaklaşmış bireyin aklında bile “marka” olarak yer almak demek. Yani “blog / blogger” kelimesi geçtiğinde, yazdığınız konularla hiç ilgisi olmayan birinin bile aklına gelebiliyorsanız, o zaman “bilinir” olduğunuzu söyleyebilirsiniz. Bunun için sanal referanslar kadar, gerçek hayattaki bağlantılarınızı da kullanmalısınız. Katılacağınız sosyal etkinlikler, partiler, yarışmalar bu aşamada çok yardımcı olacaktır. Bir de, “word of mouth” kavramının gücünü asla hafife almayın; yani isminizin kulaktan kulağa yayılmasını sağlayın.
Ambalaj (Packaging)
Türkiye’deki Blogger’ların en zayıf olduğu halka ne yazık ki bu. Blog’unuzun logosu, teması, yazılarınızın formatı, kullandığınız fotoğraflar ve bunun gibi şeyler için profesyonel destek alın. Simsiyah bir arkaplan üzerine, 3 puntoluk, fosforlu yeşil bir yazı tipiyle, kargacık burgacık şeyler yazıp, Google Images’tan bulduğunuz ilk görseli yazınızın içine yerleştirmeyin. Bir standartınız ve bir kalite çizginiz olsun. Buna para ayıramıyorsanız, kendinizi geliştirmeye çalışın. Yazı yazmaya ayırdığınız vakit kadar, yazınızın güzel görünmesine ve okunabilir olmasına da emek harcarsanız, beklediğiniz geri dönüşü çok daha hızlı alabilirsiniz.
İzin Alma (Permission)
Ticari gelir elde etmeseniz bile kullandığınız fotoğraflar, çevirdiğiniz yazılar ve alıntı yaptığınız kaynaklar için izin alırsanız, içiniz rahat biçimde ilerleyebilirsiniz. İlerde bir gün, blog’unuzdan para kazanmaya başladığınızda sizin için sorun teşkil etmeyecek biçimde içerik oluşturmalı ve yararlandığınız kaynakları açıkça paylaşmalısınız. Buna şimdiden yatırım yaparsanız, planlı büyür ve içerik / izin kontrolünü kolay biçimde halledebilirsiniz. Ayrıca, insanlardan emek verdikleri şeyi paylaşmak için izin istemek, ister istemez ağınızı ve iletişimde bulunduğunuz diğer blogger çevresini büyütecektir. Unutmayın, blog dünyasında daima birlikten kuvvet doğar.
Unutmayın.
Tadı tavuk gibi lafı, bir iltifat değildir.
Özgün olun, üretken olun, yaratıcı olun. Yazmaktan asla vazgeçmeyin.