ChatGPT’nin yaratıcısı OpenAI, yayınladığı son güvenlik raporuyla teknoloji dünyasında ve devlet kademelerinde soğuk duş etkisi yaratan bir uyarıda bulundu.
Şirket, geliştirdikleri en son nesil yapay zeka modellerinin (özellikle muhakeme yeteneği yüksek o-serisi modellerin), kötü niyetli aktörler tarafından biyolojik, kimyasal ve dijital silahlar geliştirmek amacıyla kullanılma riskinin artık “teorik” bir senaryo olmaktan çıkıp somut bir tehdide dönüştüğünü açıkladı.
OpenAI, bu teknolojilerin sadece kod yazmak veya metin üretmek için değil, aynı zamanda karmaşık siber saldırıları otonom hale getirmek ve tespit edilmesi zor biyolojik patojenlerin tasarım süreçlerini hızlandırmak için “silahlaştırıldığına” (weaponization) dair kanıtlar sundu.

Raporda dikkat çekilen en çarpıcı nokta, yapay zekanın saldırı eşiğini ne kadar düşürdüğü oldu. OpenAI uzmanları, daha önce sadece devlet destekli istihbarat örgütlerinin veya ileri düzey uzmanlığa sahip hacker gruplarının yapabileceği karmaşık saldırıların, artık gelişmiş AI modelleri sayesinde orta seviyeli, hatta amatör siber suçlular tarafından bile gerçekleştirilebilir hale geldiğini vurguluyor.
Özellikle “sosyal mühendislik” saldırılarının, yapay zeka tarafından kişiye özel ve ikna edici bir şekilde ölçeklendirilmesi, küresel seçim süreçleri ve finansal sistemler üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Şirket, bu risklere karşı kendi “Hazırlık Çerçevesi”ni (Preparedness Framework) güncellediğini belirtse de, tek bir şirketin aldığı önlemlerin yetersiz kalacağını itiraf ediyor.

Bu uyarı, aslında bir yardım çağrısı niteliği de taşıyor. OpenAI, hükümetlere ve uluslararası düzenleyici kurumlara seslenerek, yapay zeka modellerinin dağıtımı ve denetimi konusunda çok daha sıkı, küresel standartlara dayalı bir “acil durum mekanizması” kurulmasını talep ediyor. Şirket, modellerin yetenekleri arttıkça “kırmızı takım” (red teaming) testlerinin bile tüm olası kötüye kullanım senaryolarını öngörmekte zorlandığını belirterek, AI güvenliğinin artık bir ulusal güvenlik meselesi olarak ele alınması gerektiğinin altını çiziyor. Bu rapor, 2026’ya girerken teknoloji iyimserliğinin yerini temkinli bir savunma stratejisine bırakacağının en net göstergesi olarak yorumlanıyor.





