PEUGEOT, yirmi yıldır gerçek dünyaya hizmet etmek, müşteri ihtiyaçlarını karşılamak ve geleceğin sürdürebilir ulaşımını hazırlamak için sanal gerçeklik unsurlarından yararlanıyor.
PEUGEOT, 2004 gibi erken bir tarihte, Paris yakınlarında, Vélizy’de bulunan ve artık Stellantis’e bağlı tasarım merkezi ADN’de (Otomotiv Tasarım Ağı) yer alan 500 m2’lik ileri teknolojili tesiste yeni modellerin geliştirilme sürecinde sanal gerçeklik araçlarını kullanmaya başladı.
Tasarım merkezinin açıldığı 2004 yılında aynı zamanda PEUGEOT’nun kullandığı temel sanal gerçeklik aracı CAVE 1 sahneye çıktı. CAVE 1, 1280 x 1024 çözünürlüğe sahip 5 projektöre ve 2,90 x 2,32 m ölçülerinde beş sabit ekrandan oluşan sürükleyici ve en ileri teknolojileri kullanan bir sanal gerçeklik odasıydı.
CAVE 1, ergonomi ve üretim süreçlerini kullanarak fiziksel modelleri hayata geçirmeden önce tamamlayıcı bir tasarım aracı olarak PEUGEOT’nın yenilikçi ve teknolojik yönünü yansıttı. Ayrıca üretim ve tasarım aşamasında ürünlerin farklı ekipler tarafından paylaşılmasını kolaylaştırarak fikirlerin daha kolay uygulanmasına olanak sağladı.
CAVE 1 dışında, iki ekrandan oluşan bir sanal gerçeklik masası olan Holobench, dokunsal geri bildirimlerle sanal gerçekliğe gerçek dünya unsurunu ekledi. Bu çözümle beraber, dijital modelden çıkarılan parçaların görselleştirilmesiyle montaj ve sökme işlemlerinin simülasyonu kullanıcıya başka bir boyut kazandırdı.
PEUGEOT, 2015 yılında CAVE 2 ile sanal gerçeklikte başka bir gelişme daha kaydederek bir sonraki aşamaya geçti. Bu yeni sürükleyici sanal gerçeklik odası, bugün hala ADN’nin merkezinde yer alıyor ve birden fazla Stellantis markasına hizmet ediyor.
Altı adet 4096 x 2160 piksel çözünürlüklü 4K projektör görüntüleri, 4,50 m genişliğinde, 2,37 m yüksekliğinde ve 3.50 m derinliğinde 5 farklı duvarda bulunan ekrana yansıtıyor. CAVE 2, 70 grafik kartını barındıran üst düzey teknolojiye sahip 30 bilgisayar sayesinde benzeri görülmemiş bir işlem gücü sağlıyor.
Bu işlem gücü, ilk kez süsleme ve renk kombinasyonları gibi daha spesifik dış ve iç tasarım detayları üzerinde çalışmaya olanak sağlıyor.
PEUGEOT, 2004 yılından bu tana tüm yeni modellerinin tasarımında sanal gerçeklik teknolojisini kullanıyor. Sanal gerçeklik teknolojisi, daha küçük adetlerde üretilen fiziksel prototiplere geçmeden önce her projenin farklı öğelerinin hızlı bir şekilde değerlendirilmesine, değiştirilmesine ve doğrulanmasına olanak tanıyor.
Daha az fiziksel prototip, zamandan ve maliyetten tasarruf sağlıyor. Bu sayede Stellantis markaları, sanal gerçekliğin başlangıcından bu yana 3 milyon Euro’nun üzerinde tasarruf sağladılar.
Üstelik CAVE 2 ile test edilen ürünler sadece otomobiller değil, otomobil fuarı stantları ve hatta PEUGEOT’yu temsil eden Aslan heykeli bile bu teknolojiden yararlanılarak geliştirildi.
CAVE 2 sayesinde ise aralarında PEUGEOT’nun en yeni projelerinden biri olan Hypersquare direksiyon kontrolü de dahil, son 10 yılda 3.000 adedin üzerinde proje gerçekleştirildi.
Farklı gelişim aşamalarında, proje gelişimine katkıda bulunan tasarım, pazarlama ve ürün dahil olmak üzere çok sayıda ekibe tanıtıldı ve bu ekiplerin kullanımlarına sunuldu.
PEUGEOT Inception konsepti, kedi duruşu tasarımı ve yeni nesil i-Cockpit teknolojisini içeren devrim niteliğinde kabiniyle, PEUGEOT’nun gelecekteki elektrikli araçlarına yönelik cesur vizyonunu gözler önüne seriyor.
Bu kabin, geleneksel direksiyon simidini dijital ve elektrikli kontrolllerle değiştirerek sürüş deneyimini ve keyfini başka bir seviyeye taşıyan yenilikçi bir teknoloji olan Hypersquare direksiyon kontrolünü de barındırıyor.