Microsoft ve ABD hukümeti arasında uzun zamandan beri süren hukuk mücadelesi kızışmaya başladı.
Eylül ayında New York Eyaleti Temyiz Mahkemesi’nde görülmeye başlanan davan Microsoft’un ABD hukümetine karşı verdiği savaşın son basamağını oluşturuyor.
Microsoft ve ABD hukümeti arasında uzun zamandan beri süren hukuk mücadelesi kızışmaya başladı. Eylül ayında New York Eyaleti Temyiz Mahkemesi’nde görülmeye başlanan davan Microsoft’un ABD hukümetine karşı verdiği savaşın son basamağını oluşturuyor. Dava sonunda çıkacak karar yalnızca teknoloji devini değil dünya üzerinde hizmet veren çok sayıda şirketi etkileyecek.
Son aşamasına gelinen bu kritik davanın başlangıç noktasını, ilk dereceli Eyalet Mahkemesi’nin Aralık 2013’te Microsoft’a gönderdiği bir arama emri oluşturuyor. FBI’ın talebi doğrultusunda uyuşturucu ticaretini konu alan bir soruşturma yürüten mahkeme, soruşturmanın derinleştirilmesi için şüphelilerden birinin Outlook hesabı ile gerçekleştirdiği mailleşmelerin Microsoft tarafından mahkemeye ibraz edilmesi istendi.
Günümüzde sıkça rastlanan bir durum haline gelen elektronik iletişimin verilerinin soruşturma aşamasında mahkemelerce talep edilmesi hususu, birçok ülke kanununa göre tüm bu görüşmeler belli şartları taşımak kaydıyla mahkemelere sunulmak zorunda. Ancak söz konusu davada Microsoft’tan talep edilen standart bir mahkeme emrinden farklı, çünkü şüpheliye ait veriler ABD mahkemelerinin yargılama yetkisinin olduğu knedi topraklarında değil, Microsoft’un İrlanda’da bulunan veri depolarında tutuluyor.
Hukukun en temel ilkesinden biri olan yargılama yetkisi gereğince, ülke mahkemeleri bu yetkisini ancak kendi egemenliği altındaki sınırlar içerisinde kullanabilir. Microsoft mahkemeye sunduğu itirazda, emrin dayanağı olan Elektronik İletişimin Gizliliği Hakkındaki Kanun’a göre verilerin ibrazını emreden bu talebin ABD sınırları dışındaki verileri kapsayamayacağını, yalnızca iç hukukta etki doğuracağını ifade etmiştir. Microsoft’a göre bu verilerin mahkemeye sunulması ABD ile İrlanda arasında yapılan Adli Yardımlaşma Antlaşması çerçevesinde mümkün olabilir. Aksi halde ABD, İrlanda’nın toprakları üzerindeki egemenlik hakkını ihlal ederek uluslararası hukuku çiğnemiş sayılır.
Tüm bu kanunlara rağmen mahkeme Microsoft’un argümanlarını reddederek Amerikan şirketlerinin ellerinde bulunan bu verilerin, verilerin nerede bulunduğuna bakılmaksızın mahkemeye sunulması gerektiğine hükmetti. Sonuç olarak mahkeme Microsoft’un veri üzerinde kontrol ve hakimiyetinin bulunmasını yeterli saymış oldu.
Edward Snowden geçtiğimiz yıllarda NSA’in Microsoft, Google, Apple ve Facebook’un gibi şirketlerin bünyesindeki kullanıcı verilerini gözetlediğine dair bilgiler sırdırmıştı. Dünya genelinde büyük bir şok etkisi yaratan Wikileaks skandalı çok sayıda şirketi veri güvenliği ve gizliliği noktasında adımlar atmaya yönlendirmişti. Microsoft’un 2013’ün sonlarında başlayan bu mücadelesi ve aralarında Apple, AT&T, Cisco ve Verizon’un da bulunduğu 94 şirketin bu davaya kısmen de olsa müdahil olması şirketlerin gizliliği noktasındaki hassasiyetinin en önemli göstergesidir.
Tüm bunlar yaşanırken İngiltere, Temmuz 2014’te çıkardığı bir kanunla, şirketlere yabancı ülkelerde depoladıkları verileri dahi gerektiğinde mahkemelere sunma zorunluluğu getirdi. Eğer Microsoft hakkında verilen karar da temyiz mahkemesince bozulmaz ise kullanıcıların ABD şirketlerine karşı olan güveni iyice sarsılmış olacak. Karar bozulmaz ise diğer ülkelerde bu duruma misilleme olarak kendi ülkelerinde kurulu ancak verilerini ABD topraklarında depolayan şirketlerin elektronik verilerine doğrudan ulaşılması noktasında mahkemelerine yetki tanıyacaktır.
Çözüm için gerek kullanıcıların veri gizliliği gerek uluslararası hukuk kapsamında ülkelerin egemenliği göz önünde bulundurulduğu zaman, elektronik verilerin de fiziksel veriler gibi değerlendirilmesi ve bu verilerin yabancı ülke mahkemelerine sunulmasının ancak ülkeler arasındaki Adli Yardımlaşma Antlaşmaları kapsamında gerçekleşmesi gerekiyor.
Google Chrome kullanıcıları dikkat!